Tebligat Kanunu m. 21/2 Tebligatı Ne Zaman Çıkarılabilir ?
YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME BÜYÜK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2019/2 Karar Numarası: 2020/3 Karar Tarihi: 20.11.2020 Resmi Gazete
Sayısı: 20.04.2021 Resmi Gazete Tarihi: 31460
I. GİRİŞ
A. İçtihatları Birleştirme Başvurusu
Av. Tamer Yeşil 12.09.2018 havale tarihli dilekçesi ile; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesi kararlarında bilinen adrese çıkartılan
tebligatın iade gelmesi hâlinde Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre mernis adresine
tebliği yeterli görülerek iki aşamalı tebliğ yeterli kabul edildiği hâlde, Yargıtay 4. Hukuk
Dairesi kararlarında bilinen adrese çıkartılan tebligatın iade gelmesi hâlinde mernis adresine
önce normal tebligat çıkartılması, bunun iade gelmesi hâlinde de Tebligat Kanunu’nun 21/2.
maddesine göre yeni bir tebligat çıkartılması gerektiği şeklinde üç aşamalı tebliğ yapılmasını
öngören aksi yönde karar verildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu. Yargıtay 2 ve 4. Hukuk
Daireleri İle Yargıtay 12. Hukuk Dairesi kararları arasında görüş aykırılığı bulunduğunu
belirterek içtihatların birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B- İçtihatları Birleştirmenin Konusu
Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 29.05.2019 tarih ve 182 sayılı kararı ile;
Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararları ile
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi kararları da belirtilmek suretiyle sonuç olarak; ”konu ile ilgili
olarak görüş aykırılığı bulunduğu ve farklı uygulamaların sürdürüldüğü sonucuna
varıldığından; aykırılığın İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca giderilmesi
gerektiğine” karar verilerek raportör üye görevlendirilmesine karar verilmiştir.
Daha sonra Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26.09.201 D tarih ve 288 sayılı kararı ile; iş
ve kadro durumu nedeniyle görevlendirme değişikliği yapılarak bu kez raportör üye olarak
Hukuk Genel Kurulu Üyesi Sayın Zeki Gözütok’a vazife tevdi edilmiştir.
İçtihadı Birleştirme konusu ise Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından 29.05.2019 tarih
ve 182 sayılı kararı ile; “Muhatabın bilinen adresine tebligat çıkartılıp iade edilmesi hâlinde,
mernis adresine çıkartılan tebligatlarda bilinen adres ile mernis adresi farklı ise: mernis adresine
normal bir tebligat çıkartılıp iade edilmesi durumunda mernis şerhi düşülerek Tebligat
Kanunu’nun 21/2. maddesine göre mi tebligat yapılacağı yoksa bilinen adrese çıkartılan ilk
tebligatın bila tebliğ iadesi hâlinde mernis adresine “mernis adresi” şerhi verilerek mi tebligat
yapılacağı” olarak belirlenmiştir.
Ne var ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında
belirlenen içtihadı birleştirme konusunun gerçek ihtilafı saptamaya yeterli olmadığı belirtilerek,
içtihadı birleştirmenin konusunun “muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade
edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde;
adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat
Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olup olmadığı,
öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekip gerekmediği” şeklinde
belirlenmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
C- Görüş Aykırılığının Giderilmesi İstemine Konu Kararlar
- Hukuk Genel Kurulu Kararı;
14.06.2017 tarihli ve 2016/7-1006 E, 2017/1200 K. - 2. Hukuk Dairesi Kararı;
03.05.2018 tarihli ve 2016/16677 E. 2018/6058 K. - 4. Hukuk Dairesi Kararı;
14.12.2017 tarihli ve 2017/3783 E., 2017/8310 K.
-12. Hukuk Dairesi Kararı;
19.09.2013 tarihli ve 2013/21372 E.. 2013/29142 K.
D- Dairelerin Görüş Özetleri
İçtihatların birleştirilmesi talebinin ön değerlendirmesi safhasında kararları arasında içtihat
aykırılığı bulunan Hukuk Genel Kurulu ile Özel Dairelerin görüşlerine başvurulmuştur.
- Hukuk Genel Kurulunun görüş yazısında;
Muhatabın bilinen en son adresine çıkarılacak tebligatın bilâ tebliğ dönmesi hâlinde adres kayıt
sisteminde adresi varsa ve ilk çıkan adresten farklıysa bu kez bilinen son adresi burası olduğu
için Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca bu adrese normal tebligat çıkarılması gerektiği,
bu tebligatın da bilâ dönmesi hâlinde do adres kayıt sistemindeki adrese Tebligat Kanunu’nun
21/2. maddesine göre “mernis adresi” şerhi verilerek tebligat yapılabileceği, 2. Hukuk Dairesi, - Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu ile 12. Hukuk Dairesinin kararları arasında içtihat
aykırılığı bulunduğu, içtihatların birleştirilmesi kararı ile aykırılığın giderilmesi gerektiği
belirtilmiştir.
Ancak Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Gene! Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında
bildirilen görüşün maddi hataya dayalı olarak bu şekilde bildirildiği, zira Hukuk Genel
Kurulunun kararlarında; muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi
ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde, adres kayıt
sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2.
maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğu, öncelikle bu adrese norma!
bir tebligat çıkartılmasının gerekmediği, iki aşamalı bir yol benimsendiği. Hukuk Genel
Kurulunun görüşünün 12. Hukuk Dairesinin görüşü doğrultusunda olduğu ifade edilmiştir. - Yargıtay 2. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligatın öncelikle muhatabın bildirilen adresine çıkarılacağı, tebligat yapılamaması hâlinde,
muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi tespit edilerek bu adrese,
“Mernis kaydı içermeyen” normal tebligat çıkarılacağı, eğer muhatap adreste oturmakla
birlikte, adresten geçici olarak ayrılmış ise: Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi koşullarına
uygun şekilde tebligat yapılacağı, muhatabın adreste oturmadığı tespit edilerek tebligatın iade
edilmesi hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair kayıt (mernis kaydı)
düşülerek yeniden tebligat çıkarılacağı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat
yapılacağı, 4. Hukuk Dairesi ile 2. Hukuk Dairesinin görüşünün benzer olup, bu yönde
içtihatların birleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. - Yargıtay 4. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligatın öncelikle muhatabın bilinen adresine çıkarılacağı, tebligat yapılamaması hâlinde,
muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi tespit edilerek bu adrese
‘”mernis kaydı içermeyen” normal tebligat çıkarılacağı, eğer muhatap adreste oturmakla
birlikte, adresten geçici olarak ayrılmış ise; Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi koşullarına
uygun şekilde tebligat yapılacağı, muhatabın adreste oturmadığı tespit edilerek tebligatın iade
edilmesi hâlinde, muhatabın adres kayıl sistemindeki adresi olduğuna dair kayıt (mernis kaydı)
düşülerek yeniden tebligat çıkarılacağı ve Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat
yapılması gerektiği, 2. Hukuk Dairesinin görüşünün benzer olduğu, bu yönde içtihatların
birleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. - Yargıtay 12. Hukuk Dairesi görüş yazısında;
Tebligat Kanunu’nun 10/1, 21/2. maddeleri. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair
Yönetmeliğin 16/2. maddesi ve 6099 sayılı Kanun’un hem genel gerekçesi hem de 3. maddesi
gerekçesi hep birlikte değerlendirildiğinde yapılan değişikliklerin amacının, uygulamada
yaşanan sorunları önlemek, onlarca tebligat yerine birkaç tebligatla sonuç elde etmek ve Nüfus
Hizmetleri Kanunu’nda yer alan ‘‘adres kayıt sisteminin” Tebligat Kanunu’na intibakının
sağlanması olduğu, bu durumda adres değişikliği hâlinde bu değişikliğin bildirilerek adres kayıt
sistemine işlenmesinin sağlanması gerektiği, bu bildirimin ihmal edilmesi veya kötüniyetli
olarak bildirilmemesi hâlini Kanunun himaye etmeyeceği, uygulamada değişiklikten önce
tebligatların yapılmasının büyük emek, zaman, iş gücü kaybı ve masraflara yol açmaktayken
yapılan değişikliklerle adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmasına gerek
olmadığından tebligat işlemlerinin uzamamasının sağlandığı, tebligatın önce bilinen adrese
çıkarılması, bila dönmesi hâlinde adres kayıt sistemindeki adres tespit edilerek ve bu adresin
“mernis adresi olduğu, TK’nın 21/2. maddesine göre buraya tebligat yapılması” şerhini içerir
şekilde tebligat çıkarılarak Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesine göre tebligatın her halükarda
yapılması gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin ilk tebligat çıkan adresten farklı bir adres
olmasının maddenin iki aşamalı uygulanmasına engel teşkil etmediği, adres kayıt sistemindeki
adrese önce olağan yoldan yani TK’nın 21/1. maddesine göre tebligat çıkarmaya gerek
bulunmadığı, Kanun koyucunun amacının bu olduğu. TK’nın 21/1. maddesinin uygulanış
şeklinin TK’nın 21/2 maddesinden farkının Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde
belirtildiği üzere kişinin esas orada oturup oturmadığını yani sürekli olarak orada bulunup
bulunmadığını, bu hususu bilmesi muhtemel kişilerden araştırarak beyanlarının tutanağa
yazılması olduğu, Tebligat Yönetmeliğinin 30/1. maddesinde de bu araştırmanın: adres kayıt
sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar için
yapılmayacağının açıkça yazılı olduğu, bunun nedeninin ise adres kayıt sistemindeki adres
olması hâlinde muhatap o adreste hiç oturmamış ya da sürekli ayrılmış olsa dahi kendisi adres
kayıt sistemine bu adresi bildirdiğinden ve değiştirmediğinden bu adrese tebligat
yapılabilmesine Kanunun cevaz verdiği, yine Tebligat Yönetmeliğinin 31/c maddesinde aynı
ilkenin tekrarlandığı, tebligatın bilinen adresten bila tebliğ döndükten sonra, adres kayıt
sistemindeki adrese bir kez de normal yoldan, yani Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre
tebligat çıkarmanın fuzuli olduğu, adres kayıt sistemindeki adreste muhatabın orada oturup
oturmamasının herhangi bir önemi olmadığı, araştırma hariç, TK 21/1 ve 21/2’nin
uygulanmasında, her ikisinde de muhatap orada her ne sebepten olursa olsun bulunuyorsa (TK
21/1’e göre muhatabın orada oturması ancak tebliğ anında adreste olmaması ya da tebliğinden
kaçınması durumunda. TK 21/2 maddesine göre de adresten ayrılmış ya da hiç oturmamış
olması hâlinde) tebliğ olunacak evrak muhtara ya da ihtiyar heyeti azasına teslim edileceği,
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihtarname kapıya yapıştırılacağı, dolayısıyla muhatap zaten
orada oturuyorsa tebliğin bizzat yapılacağı, oturmuyorsa yapılan düzenlemelere göre tebliğ
yapılacak adres, adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan ve kanun buna cevaz verdiğinden
TK’nın 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağı, adres kayıt sistemindeki adrese önce bir kez
de TK’nın 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarmanın anılan yasal düzenlemeler
karşısında fazladan bir işlem olduğu ve işin uzamasına sebebiyet vermekten başka bir
fonksiyonunun bulunmadığı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ve 4. Hukuk Dairesi île 12. Hukuk
Dairesi arasında içtihat farklılığı mevcut olduğundan içtihatların 12. Hukuk Dairesinin görüşleri
doğrultusunda birleştirilmesinin gerektiği.
belirtilmiştir.
II- İÇTİHADI BİRLEŞTİRME KONUSU İLE İLGİLİ KAVRAM, KURUM VE YASAL
DÜZENLEMELER
A.- MEVZUAT
A. 1. 7201 SAYILI TEBLİGAT KANUNU
Tebligatın yapılması:
Madde 1 – (Değişik: 11/1/2011-6099/1 md.)
Kazaî merciler, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa
ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer
alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV)
sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumlan ile vakıf yükseköğretim kurumlan, il özel
idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak
elektronik ortam da dâhil tüm tebligat, bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı
Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılır.
Davetiyenin ihtiva edeceği kayıtlar:
Madde 9 – Davetiye aşağıdaki kayıtları ihtiva eder: - Tarafların ve varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile ikametgâh veya mesken
yahut iş adreslerini, - Anlaşılacak şekilde kısaca tebliğin mevzuunu,
- Davet edilen şahsın hangi mercide ve hangi gün ve saatte hazır bulunması lazım geldiğini ve
bu merciin yerini. - Kanunlarına göre davetiye ve celpnamelere derci icabeden sair hususları.
- Davetiyeyi çıkaran merciin mührünü ve mahkeme yazı işleri müdürünün ve diğer mercilerde
salâhiyetli memurun imzasını.
Bilinen adreste tebligat:
Madde 10 – Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının
anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan
yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat
yapılması caizdir.
Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina:
Madde 21 – (Değişik : 6/6/1985 – 3220/7 md.)
Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek
kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru
tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir
veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden
ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama
halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın
komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya
yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek fıkra: 11/1/2011-6099/5 md.) Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi
olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ
memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut
zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva
eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya
yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
(Ek: 19/3/2003-4829/5 md.) Muhtar, ihtiyar heyeti azalan, zabıta amir ve memurları yukarıdaki
fıkralar uyarınca kendilerine teslim edilen evrakı kabule mecburdurlar.
Tebliğ mazbatası:
Madde 23 – Tebliğ bir mazbata ile tevsik edilir. Bu mazbatanın: - Tebliği çıkaran merciin adını,
- Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
- Tebliğ olunacak şahsın adını, soyadını ve adresini,
- Tebliğin mevzuunu.
- Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kimsenin adını,
soyadını, adresini ve 22 nci madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu. - Tebliğin nerede ve ne zaman yapıldığını.
- 21 inci maddedeki durumun tahaddüsü halinde bu hususlara mütaallik muamelenin
yapıldığını, adreste bulunmama ve imtina için gösterilen sebebi. - (Ek: 11/1/2011-6099/6 md.) Tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda
buna ilişkin kaydı, - (Değişik: 19/3/2003-4829/7 md.) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun imzası ile tebliğ
memurunun adı, soyadı ve imzasını,
İhtiva etmesi lazımdır.
Yönetmelik:
Madde 60 – (Değişik: 11/1/2011-6099/12 md.)
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar İçişleri. Maliye ve Ulaştırma bakanlıklarının
görüşü alınmak suretiyle, Adalet Bakanlığı taralından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
A. 2. TEBLİGAT KANUNUNUN UYGULANMASINA DAİR YÖNETMELİK
Amaç
Madde 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun
uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
Kapsam
Madde 2- (1) Bu Yönetmelik; yargı mercileri. 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî
Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (1) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan
düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile
il özel idareleri, belediyeler, köy hükmî şahsiyetleri, barolar ve noterler tarafından yapılacak
tüm tebligat işlemlerine ilişkin usul ve esasları kapsar.
Dayanak
Madde 3- (1) Bu Yönetmelik, Tebligat Kanununun 60 inci maddesine dayanılarak
hazırlanmıştır.
Tebligatın yapılması
Madde 4- (1) 2 nci maddede belirtilen merciler tarafından yapılacak tüm tebliğler, bu
Yönetmelik hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü (PTT) veya memur
vasıtasıyla yapılır.
Bilinen adreste tebligat
Madde 16- (1) Tebligat, öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresinde yapılır.
Bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin
bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.
(2) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat
yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen
en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Ayrıca başkaca adres araştırması
yapılmaz. 79 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin
muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat
yapılacağına dair meşruhata yer verilir.
Muhatabın adreste bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması
halinde yapılacak işlem
Madde 30- (1) Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan
tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan
hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama
sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri,
kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması,
imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir.
(2) Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ
memurunca tespit edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir.
(3) Yeni adres, tebliğ memuru tarafından tespit edilmişse bu adres, tebliğ mazbatasındaki
mahsus yerine ve tebliğ evrakındaki adresin bulunduğu tarafa yazılır.
(4) Yeni adres, tebliğ memurunun tevzi bölgesi dâhilinde bulunduğu takdirde tebligat o adrese
yapılır. Yeni adres, aynı PTT merkezinin diğer bir tevzi bölgesinde veya başka bir PTT
merkezinin mıntıkası içinde bulunursa, tebliğ evrakı yeni adreste tebliğinin temini için memur
tarafından bağlı olduğu merkeze iade olunur.
(5) 15 inci maddede yer alan hususlar göz önünde bulundurulduğunda tebligatın, tebliğ
evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması veya yeni adresin yabancı bir
ülkeye ait olması durumunda PTT merkezi tebliğ evrakını tebligatı çıkaran mercie geri
gönderir.
Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste
bulunamama halinde yapılacak işlem
Madde 31 – (1) Tebliğ memuru:
a) Muhatap veya muhatap adına tebligat yapılabilecek kişiler, o adreste bulundukları halde
hiçbirinin tebliğ anında gösterilen adreste mevcut olmamaları,
b) Muhatap ya da kendilerine tebligat yapılabilecek kişilerin tebellüğden kaçınması.
c) Muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi
tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu husus meşruhat
verilerek çıkarılması,
hallerinden biri gerçekleştiği takdirde tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti
veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna imza karşılığında teslim eder.
Tebliğ memuru, ek-l’de yer alan (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi
gösterilen adresteki kapıya yapıştırır, (a) bendinde belirtilen halin gerçekleşmesi durumunda
tebliğ memuru, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın
komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.
(2) Birinci fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca 30 uncu
maddeye göre araştırma yapılmaz.
Tebliğ tarihi
Madde 32- (1) 31 inci maddenin birinci fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda, ihbarnamenin
gösterilen adresin kapısına yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.
Tebliğ mazbatasında bulunması gereken bilgiler ve tanzimi
Madde 35 – (1) Tebliğ bir mazbata ile belgelendirilir. Bu mazbatanın;
a) Tebliği çıkaran merciin adını,
b) Tebliği isteyen tarafın adını, soyadını ve adresini,
c) Muhatabın adını, soyadını ve adresini,
ç) Tebliğin konusunu,
d) Tebliğin kime yapıldığını ve tebliğ muhatabından başkasına yapılmış ise o kişinin adım,
soyadını, adresini ve 34 üncü madde gereğince tebellüğe ehil olduğunu.
e) Tebliğ tarihini, saatini ve nerede yapıldığını,
f) 30 uncu ve 31 inci maddelerdeki durumların gerçekleşmesi halinde bu hususlarla ilgili hangi
işlemlerin yapıldığını, adreste bulunmama ve kaçınma için gösterilen sebebi.
g) Tebligatın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine yapılması durumunda buna ilişkin
kaydı,
ğ) Tebliğ evrakı kime verilmiş ise onun adı, soyadı, sıfatı ve imzası ile tebliğ memurunun adı,
soyadı ve imzasını,
içermesi gerekir.
(2) Tebliğ mazbatasında yukarıda belirtilen hususları kaydetmek için yeterli alan bulunmaması
halinde tebliğ memuru usulüne uygun şekilde mazbataya eklenti yapabilir.
(3) Bu maddeye göre hazırlanarak bastırılan ve tebligatı çıkaran merci taralından tanzim edilen
ek-l’de yer alan (3) numaralı örnek tebliğ mazbatasının ilgili bölümleri tebliğ memuru
tarafından tebliğ yerinde düzenlenir.
(4) Tebliğ mazbatası, tebliği çıkaran merci ve tebliğ memuru taralından okunaklı şekilde
düzenlenir.
(5) Tebliğ mazbatasında muhatabın birden fazla adresine yer verilemez. Aksi halde tebliğ
mazbatası tebligatı çıkaran mercie iade edilir.
Basılı evrak
Madde 79- (1) Ek-l’de yer alan (2) ve (7) numaralı örnek basılı evrağı, Posta ve Telgraf Teşkilatı
Genel Müdürlüğü, diğerleri ise tebliği çıkaran merciler tarafından temin edilir.
(2) Bu Yönetmeliğe ekli örneklere göre bastırılacak evrakın beyaz renkte olması gerekir.
Ancak, 16 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ
zarfı açık mavi renkte bastırılır.
A. 3.5490 SAYILI NÜFUS HİZMETLERİ KANUNU
Tanımlar
Madde 3- (1) Bu Kanunda geçen;
a) Adres: Herhangi bir toprak parçası veya binanın coğrafi konumu ve işlevi açısından
tanımlanmasını,
b) Adres beyan formu: Adreslerin bildiriminde kullanılan, şekli ve içeriği Bakanlıkça belirlenen
formu,
c) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) Adres bileşenleri: İl, ilçe, köy ve köy bağlıları, mahalle,
bulvar, cadde, sokak, bina, dış kapı numarası, iç kapı numarası, posta kodu gibi adres bilgisine
ulaşmak için gerekli sözel ve mekânsal verileri,
ı) Diğer adres: Yerleşim yeri adresi dışında kalan yerleri.
o) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) Merkezî veri tabanı: Genel Müdürlükçe elektronik
ortamda tutulan verileri,
ö) (Değişik: 19/10/2017-7039/1 md.) MERNİS: Merkezî Nüfus İdaresi Sistemini.
aa) Ulusal adres veri tabanı: Adres bilgilerinin tutulduğu merkezî veri tabanını,
ee) Yerleşim yeri adresi: Sürekli kalma niyetiyle oturulan yeri.
ifade eder.
Aile kütüklerinde bulunması gereken kişisel bilgiler
Madde 7-(1) Her mahalle veya köy için ayrı aile kütüğü tutulur. Aile kütüklerinde aşağıdaki
bilgiler bulunur:
g) Yerleşim yeri adresi.
Adres bilgilerinin tutulması ve adres standardı
Madde 48- (1) Yerleşim yeri adresi ve diğer adreslere ait bilgilerin tutulmasına ilişkin
politikanın oluşturulması, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması, idari birimlere göre gene!
uygulamaya geçiş tarihlerinin tespit edilmesi, ulusal adres veri tabanı ile MERNÎS veri
tabanının ilişkilendirilmesi ve adres bilgilerinin paylaşılmasına ilişkin işlemler Bakanlıkça
yürütülür. Bakanlığın nüfus kütüklerindeki adres kayıtlarını tamamlamak maksadıyla işbirliği
talebi kurumlarca karşılanır.
(2) Adres standardı, Mahallî İdareler Genel Müdürlüğünün takip ve sorumluluğunda: Genel
Müdürlük, Türkiye İstatistik Kurumu. Türk Standartları Enstitüsü ve ilgili diğer kuruluşlarca
ortaklaşa belirlenir. Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü tespit edilen standardın yetkili idareye
bildirilmesinden sorumludur. Kurumlar ile gerçek ve tüzel kişiler adres ile ilgili iş ve
işlemlerinde adres standardına uymak zorundadır.
(3) Bakanlık, adrese ilişkin her türlü bilgiyi kurumlardan istemeye yetkilidir. Kurumlar söz
konusu isteğe yirmi gün içinde cevap vermekle yükümlüdür.
(4) (Değişik: 19/10/2017-7039/12 md.) Faydalanılan kamu hizmetleriyle sınırlı olmak üzere
adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki
değere sahiptir. Kurumlar yürütecekleri iş ve işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres
bilgilerini de esas alır.”
(5) (Ek: 19/10/2017-7039/12 md.) 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri
saklıdır.
Adres bilgisi ve güncellenmesi
Madde 49- (1) İl özel idaresi ve belediyeler sorumluluk alanlarındaki adres bileşenlerini adres
standardına uygun olarak tanımlayıp bunlara değiştirilemeyecek sabit tanıtım numarası vererek
mahallindeki bütün adresleri kapsayacak şekilde adres bilgilerini oluşturmakla yükümlüdür.
Herhangi bir sebeple sabit tanıtım numarası dışında adres bileşenlerinde yapılan değişiklikler
de il özel idaresi ve belediyelerce takip edilerek ulusal adres veri tabanına işlenir.
(2) Ulusal adres veri tabanı Genel Müdürlükte tutulur. Genel Müdürlük, ulusal adres veri
tabanındaki yerleşim yeri adresi bilgilerini nüfus kütüklerindeki kişi kayıtları ile ilişkilendirerek
elektronik ortamda, yedekleme sistemleri ile birlikte güncel olarak tutar.
(3) (Mülga: 9/5/2012-6304/13 md.; Yemden düzenleme: 2/1/2017 – KHK-680/80 md.; Aynen
kabul: 1/2/2018-7072/78 md.) Yerleşim yeri adresi yurt dışında olan Türk vatandaşlarının adres
kayıtları, yaşadıkları ülkede kullanılan adres verilerine veya o ülke ve bağlı olduğu temsilcilik
bilgisine göre tutulur.
Bildirim yükümlülüğü ve süresi
Madde 50- (Değişik: 19/10/2017-7039/13 md.)
(1) Adres bildiriminde kişilerin yazılı beyanı esas alınır. Bildirim şahsen veya güvenli
elektronik imza ile yapılır.
(2) Adres bildirimi, nüfus müdürlüklerine veya dış temsilciliklere yapılır. Hizmet alımı ile ilgili
başvuru sırasında, Bakanlıkça belirlenen adrese dayalı hizmet sunan kuruluşlara da adres
değişikliğine ilişkin beyanda bulunulabilir.
(3) Adres bildiriminin, yirmi işgünü içinde yapılması zorunludur.
(4) Yerleşim yeri ve diğer adresi aynı olan ailenin ergin fertleri birbirlerinin yerine adres
beyanında bulunabilirler. Vekâletname ibraz edenler de kişilerin adresleri ile ilgili bildirimde
bulunabilirler.
(5) Çocukların ve kısıtlıların adresleri veli, vasi, kayyım, bunların bulunmaması hâlinde,
çocuğun büyük ana, büyük baba, ergin olan kardeşleri veya çocuğu yanında bulunduranlar
tarafından bildirilir.
(6) Huzurevi, yetiştirme yurdu, cezaevi, öğrenci yurdu gibi yerlerde kalanların adres
bildirimleri ilgili kurum yetkililerince, bildirim yapamayacak durumda olan kimsesizlerin ise
muhtarlar tarafından yapılır.
(7) Beyanda şüphe duyulması hâlinde kişinin beyanını teyit eden bilgi ve belgeler istenebilir.
(8) Yetkili idareler adres oluşumuna dayanak teşkil eden yapı belgelerini, belgelerin
oluşturulması ile eş zamanlı olarak ulusal adres veri tabanına işlemekle yükümlüdür.
Adrese dayalı hizmet sunan kuruluşların yükümlülüğü
Madde 51- (Değişik: 19/10/2017-7039/14 md.)
(1) Kuruluşlarca, adres değişikliği beyan formları elektronik ortamda Genel Müdürlüğe veya
kâğıt ortamında en geç on işgünü içinde kuruluşun bulunduğu yerin nüfus müdürlüğüne
gönderilir.
Adres bilgilerinin kullanımı
Madde 52- (1) Bakanlık, talepleri hâlinde kurumlara, usûl ve esasları Bakanlıkça tespit edilmek
üzere adres bilgilerini elektronik ortamda Kimlik Paylaşımı Sistemi çerçevesinde verebilir.
(2) Teknik altyapısını tamamlamış olan muhtarlıklar sorumluluk alanlarındaki yerleşim yeri
adres bilgilerinin güncelliğini takip etmek amacıyla Kimlik Paylaşımı Sistemine erişebilirler.
(3) Kurumlar, yürütecekleri iş ve işlemlerde Genel Müdürlükte tutulan adres bilgilerini esas
alırlar.
(4) Adrese ilişkin bilgi ve belgeler nüfus müdürlüklerinden. Kimlik Paylaşımı Sistemine
bağlanarak bu sistemdeki kayıtlara uygun belge üretebilen muhtarlıklardan temin edilebilir. Bu
şekilde üretilen belgelerin güvenliği Bakanlığın tespit ettiği usûl ve esaslara göre sağlanır.
(5) Nüfus sayımında veya tespitinde, aile ve hayatî istatistiklerin oluşturulmasında ve bu
bilgileri esas alan kanunların uygulanmasında MERNİS nüfus bilgileri kullanılır.
B. KAVRAMLAR
B. 1- Tebligat
Tebliğ, kelime anlamıyla kısaca, bildirim, yazılı bildirme anlamına gelir. Tebliğ kelimesinin
çoğulu (“tebliğler”) olan ve ancak, artık bugün için dilimizde (tekil) “tebliğ” kelimesi ile özdeş
olarak kullanılan “tebligat*’ terimi, hukuksal bir işlemin ilgili kimsenin bilgisine sunulması için
yetkili makamın, yasanın öngördüğü esas ve usule uygun bir biçimde (elektronik ortam dâhil)
yazı ile veya ilân yoluyla yaptığı belgeleme işlemi demektir (Yılmaz, E./ Çağlar, T.: Tebligat
Hukuku, Ankara 2013. 6. B., s. 39).
Hukuki anlamda tebligat, hukuki işlemlerin kanunda belirtilen usule uygun olarak muhatabına
ya da muhatap adına kanunen kabule yetkili şahıslara yazılı olarak bildirimi ve bu bildirimin
belgelendirilmesi işlemidir. Tebligatın, yazılı bildirim ve belgelendirme olmak üzere iki ana
unsuru vardır. Tarafların, mahkemenin, icra ve iflas dairelerinin yaptıkları işlemlerin
tamamlanıp hüküm ifade edebilmesi için genellikle tebliğ edilmiş olması gerekmektedir. Bu
açıdan tebligatın usulüne uygun olarak yapılması oldukça önemlidir. Tebligat ile ilgili 7201
sayılı Tebligat Kanunu (Tebligat Kanunu) ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair
Yönetmelik (Yönetmelik) hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme
yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve
gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla
ispat olunabilir.
Tebligat, yargılamada temelini Anayasada ve temel insan haklarında bulan adil yargılanma
hakkı, onun devamı niteliğindeki hukukî dinlenilme hakkı, bu çerçevede kişinin kendisi ile ilgili
yargılamadan haberdar olma ve bilgilenme hakkıyla doğrudan ilgilidir. Hukuki dinlenilme
hakkı, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 36. maddesinde ve Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli
unsurudur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 27. maddesinde düzenlenmiş
olan hukuki dinlenilme hakkının unsurları arasında olan bilgilenme hakkının, maddede sayılan
diğer unsurlar olan açıklama ve ispat hakkı ile ilgili açıklamaları mahkemenin dikkate alarak
değerlendirmesi, unsurlarının gerçekleşebilmesi için de öncelikle sağlanması gerekli olan bir
haktır. Bilgilenme hakkının sağlanabilmesinin en temel aracı da tebligat olup, öğrenmeyi
sağlayacak usulüne uygun tebliğler yapılmaksızın yargılama yapılıp karar verilmesi hukuki
dinlenilme hakkının ihlal edilmesine ve sonuçta kişinin adil yargılanmamış olmasına neden
olacaktır. Hak arama süreci tebligat ile başlar ve tebligat ile sona erer. İcra takibinin de sağlıklı
bir biçimde sürdürülebilmesi, itirazların yapılabilmesi ve takibin süratle sonuçlandırılabilmesi,
ancak tarafların icra takibinden usulünce haberdar edilmesi ile mümkündür. Takip borçlusunun,
hangi icra dairesinde aleyhine takip bulunduğunu, hakkındaki taleplerin nelerden ibaret
olduğunu bilmesi ve varsa itirazlarını zamanında ve doğru merciye yöneltebilmesi usulüne
uygun olarak yapılacak tebligat ile sağlanabilir. Hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak
tebligatın, Tebligat Kanunu’nun öngördüğü usul dairesinde gerçekleştirilmesi gerekir.
Tebligat, usul ekonomisi ilkesi ile de yakın ilişki içerisindedir. HMK’nın 30. maddesinde
düzenlenen usul ekonomisi adil yargılanma hakkının sağlanmasını amaçlayan. Anayasal
dayanağı olan bir ilke olup, Anayasa’nın 141. maddesinin 4. bendinde davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğuna açıkça işaret edilmiştir.
Usul ekonomisi ilkesi yasalarda belirlenen düzenleme çerçevesinde yargılamanın
kolaylaştırılmasını, yargılamada öngörülen olağan zaman süresinin aşılmamasını ve gereksiz
gider yapılmamasını amaçlar ve bunu hâkime bir görev olarak yükler. Bu bağlamda, basitlik,
hızlılık ve ucuzluk usul ekonomisini oluşturan unsurlar olarak ortaya çıkar. Usul ekonomisinin
bir unsuru olan hızlılık, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde, “makul sürede
yargılanma hakkı” olarak karşımıza çıkmaktadır. Tebligatın yargılamada özellikle süreler ve
usul işlemleri bakımından ayrı bir önemi bulunmaktadır. Özellikle sürelerin işlemeye başlaması
bakımından sürelerin bir çoğu tebligata bağlanmıştır. Bu durumda geçerli bir tebligat olmadıkça
süre de işlemeye başlamaz; süreler işlemedikçe usul işlemlerinin gecikmesi, yargılamanın usul
ekonomisine aykırı olarak uzaması söz konusu olur. Tebligatın bir yandan güvenli ve doğru
şekilde yapılması, diğer yandan da mümkün olan en kısa sürede, en ucuz ve en basit şekilde
yapılması gereklidir. Tebligatın kısa sürede yapılması, yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmasına katkı sağlar.
B. 2- Adres Kavramı
B.2.1. Bilinen adres
Adres, bir kişinin oturduğu veya çalıştığı yeri göstermeye yarayan bilgilerin tamamı olarak
tanımlanabilir. Tebligat Hukuku açısından adres kavramı. Tebligat Kanunu’nun 9. maddesinin - fıkrasından anlaşılacağı üzere geniş olup, ikametgâh (yerleşim yeri), işyeri ve mesken
kavramlarını kapsar. Tebligat muhatabın bilinen bu adreslerinden herhangi birisinde yapılabilir.
Tebligatın yapılacağı yer bakımından ikametgâh, mesken ve işyeri adresleri arasında bir fark
yoktur (Muşul, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2018,7. B., s. 181.182).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 1. fıkrası uyarınca tebligat, tebliğ yapılacak muhatabın
bilinen en son adresinde yapılır. Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasına göre bilinen en son
adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da
mevcut belgeler esas alınır.
Muhatabın yerleşim yeri ile kendisine tebligat yapılacak olan adres örtüşebileceği gibi farklı
yerler de olabilir. Tebligat hukuku bakımından önemli olan muhataba ulaşabilecek ve onunla
bağlantısı bulunan bir adresin varlığıdır. Buna göre muhatabın oturduğu ev, çalıştığı işyeri veya
yazlık evinin adresi geçerli şekilde tebligat yapılabilecek bir adres teşkil edebilir (Hanağası,
E./Özekes, M.: Yargı Örgütü ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017. 3. B., s. 105 ; Yılmaz,
E/Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013, 6. B. s. 117).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası
uyarınca bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde
bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.
B.2.2. Adres Kayıt Sistemi
Adres Kayıt Sistemi, Türk Vatandaşları ve Türkiye’de yaşayan yerleşik yabancıların yerleşim
yeri ve diğer adres bilgilerinin elektronik ortamda merkezi bir yapı içerisinde güncel olarak
tutulmasını ve adres konusundaki dağınıklığa son verilmesini sağlayan bir projedir.
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 3. maddesine göre:
“Adres; herhangi bir toprak parçası veya binanın coğrafî konumu ve işlevi açısından
tanımlanmasını,
Adres bileşenleri: İl, ilçe, köy ve köy bağlıları, mahalle, bulvar, cadde, sokak, bina, dış kapı
numarası, iç kapı numarası, posta kodu gibi adres bilgisine ulaşmak için gerekli sözel ve
mekânsal verileri,
Diğer adres: Yerleşim yeri adresi dışında kalan yerleri.
Merkezî veri tabanı: Genel Müdürlükçe elektronik ortamda tutulan verileri,
MERNİS: Merkezî Nüfus İdaresi Sistemini.
Ulusal adres veri tabanı: Adres bilgilerinin tutulduğu merkezî veri tabanını.
Yerleşim yeri adresi: Sürekli kalma niyetiyle oturulan yeri.”
İfade eder.
Ulusal Adres Veri Tabanı. Türkiye’de ve yabancı ülkelerde yaşayan T.C. vatandaşı kişilerin
T.C. kimlik numaraları ile yerleşim yeri adresinin ve diğer adreslerinin eşleştirilmiş ve
Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu kişilerin adreslerinin eşleştirilmiş hâlini içerir. Adres kayıt
sistemi, ulusal adres veri tabanındaki yerleşim yeri adres bilgileri ve diğer adreslerin, merkezi
nüfus idaresi sistemi (mernis) veri tabanındaki kişi kayıtları ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik
numarası üzerinden ilişkilendirilerek, elektronik ortamda güncel olarak tutulmasıdır. Adres
kayıt sistemi, Türk vatandaşlarının ve Türkiye’de herhangi bir amaçla en az altı ay süreli
yabancılara mahsus ikamet tezkeresi alan yabancıların yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin
tutulmasını kapsar.
5490 sayılı Kanun’un 48. maddesi uyarınca adrese dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde diğer
adres, yerleşim yeri adresi ile aynı hukuki değere sahiptir. Kurumlar yürütecekleri iş ve
işlemlerde yerleşim yeri adresi gibi diğer adres bilgilerini de esas alır. 7201 sayılı Tebligat
Kanunu hükümleri saklıdır.
5490 sayılı Kanun’un 50. maddesinin 2. fıkrasına göre adres bildiriminde kişilerin yazılı beyanı
esas alınır. Aynı maddenin 3. fıkrasında adres bildiriminin, yirmi işgünü içinde yapılmasının
zorunlu olduğu, 4. fıkrasında ise yerleşim yeri ve diğer adresi aynı olan ailenin ergin fertlerinin
birbirlerinin yerine adres beyanında bulunabileceği düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 68.
maddesinde adres değişikliğini bildirme yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmeyenlere ve
gerçeğe aykırı beyanda bulunanlara idari para cezası verileceği belirtilmiştir.
III- ÖĞRETİDEKİ GÖRÜŞLER
Kuru, ‘”…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat
yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen
en son adresi kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. (Teb. K. m. 10/2): ayrıca başkaca adres
araştırması yapılmaz (Teb. Yön. m. 16/2. c.2)…’* (Kuru. B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış
Medeni Usul Hukuku. 2016, s. 850; Kuru. B: Medeni Usul Hukuku El Kitabı. 2020 Ankara. C.
2, s. 1668).
Pekcanıtez, “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat
yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen
en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır (Teb. K. m. 10/2; Teb. Yön. m. 16/2,
c. 1). Bu durumda ayrıca başka adres araştırması yapılmaz. Görüldüğü gibi Kanunda prensip
olarak en fazla iki tebligat yapılması öngörülmüştür. İlk olarak muhatabın bilinen son adresine
tebligat çıkarılacak, bu adreste tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki (mernis) adresine
tebligat yapılacaktır. Bu durumda, ayrıca adres araştırmasına gerek kalmayacak ve evrakların
ikiden fazla tebliğe çıkarılması ihtiyacı çok fazla doğmayacaktır,..” (Pekcanıtez. H.: Medeni
Usul Hukuku. C. 1. İstanbul 2017. 15. B.. s. 510. 511).
Muşul, “…Tebliğ çıkarılan bilinen en son adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresiyle
(mernis adresiyle) aynı olması gerekmez. Teb. K. m. 10/1 uyarınca tebliğ çıkarılan bilinen en
son adres, muhatabın adres kayıt sistemindeki (mernis) adresiyle aynı veya farklı olsa bile tebliğ
evrakı bila tebliğ geri gönderilmişse, Teb. K. m. 10/2 gereğince Teb. K. m. 21/2 ye göre tebliğe
çıkarılması gerekir…” (Muşul. T.: Tebligat Hukuku. Ankara 2018. 7. B., s. 413. 414).
Hanağası ve Ozekes “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya
tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi
(mernis adresi), bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır (Teb. K. m.
10/2, leb. Y. m. 16/2, c. 1). Adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılması hâlinde, başkaca
bir adres araştırması yapılmaz. Ayrıca renkli hazırlanan tebligat zarfında da adresin muhatabın
adres kayıt sistemindeki adresinin olduğu özel olarak belirtilerek meşruhat verilmesi
gerekmektedir (Teb. Y. m. 16/2. c. 2).
Dikkat edilirse kural olarak muhataba en fazla iki tebligat yapılması söz konusu olup ikiden
fazla tebligata pek ihtiyaç olmayacaktır. Çünkü önce muhatabın bilinen adresine tebligat
yapılacak, eğer bu adreste sonuç alınamazsa adres kayıt sistemindeki adrese tebligat yapılmakla
yetinilecektir. Bu sebeple kişilerin adres kayıt sistemindeki adreslerinin gerçeği yansıtmasına
dikkat etmeleri, adres değişikliklerinde bu adresi güncellemeleri önem taşımaktadır. Aksi hâlde
tebligat yapılmış sayılarak sonuçlarım doğuracaktır…” (Hanağası. E./Özekes, M.: Yargı Örgütü
ve Tebligat Hukuku, Eskişehir 2017, 3. B.. s. 105).
Yılmaz ve Çağlar, ”…6099 sayılı Kanun’un 3. maddesiyle Tebligat Kanunu‘nun 10. maddesine - fıkra hükmü eklenmiş ve bununla bilinen adresin (m. 10/1) tebligata elverişli olmaması veya
bilinen adrese tebligat yapılamaması hâlinde muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın bu adrese yapılacağı hükme
bağlanmış; böylece başka bir adres araştırmasına gerek kalmadan tebligatın yapılabilmesinin
sağlanması amaçlanmıştır.
Yine 6099 sayılı Kanunda 21. maddeye eklenen 2. fıkrada da aynı mantıktan hareket edilmiştir.
Buna göre, tebliğ adresi olarak gösterilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi
olması hâlinde, muhatap o adreste hiç oturmamış veya daha önce o adreste oturup da, o adresten
sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya
ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim
eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına
yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır (m. 21,2)…” (Yılmaz, E,/
Çağlar, T.: Tebligat Hukuku, Ankara 2013. 6. B.. s. 369, 370).
Yeşilova, bilinen son adres ile adres kayıt sistemindeki adresin örtüştüğü durumda tebligatın
kaçıncı kez olduğu önemsenmeksizin doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2.
fıkrasına göre yapılmasının talep edilmesinin mümkün olduğu görüşündedir.
Yeşilova’ya göre; “…Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası, çok özellikli bir varsayımı
içermektedir, Varsayım, “adres kayıt sisteminde kayıtlı olan adresin” artık “bilinen en son
adres” olarak kabulüyle ilgilidir. Lâkin bu varsayımdan yararlanılması, yine Kanunca aranan
bazı şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre ve en genel ifadesiyle; öncelikle hükmün
(10. maddenin) 1. fıkrası tüketilerek oradaki adrese tebligat yapılması temin edilecek; şayet bu
yolun “sonuçsuz kalması” (her ne ise) durumunda, son çare niteliğindeki 2. fıkrada geçen
varsayıma dayanılarak buradaki adrese tebligat yapılacaktır. Hükmün karşıt anlamından çıkan
ilk sonuç, 1. fıkrada geçen asli yolun, “sonuçsuz kalması” hâlinde, artık başkaca bir tebliğ
usulünün denenmesine gerek ve yer olmaksızın aynı tebliğ usulü içerisinde, bu kez farklı bir
metodun tüketilmesi yoluyla tebligatın -en azından hukuken- sonuçlandırılmasının mümkün ve
zorunlu olduğudur. Hüküm (m. 10/2), getirmiş olduğu varsayım bakımından, açıktır ki -ve
aslında olmaması gerektiği şekliyle- iki farklı adresi esas almıştır. Zira öncelikle bilinen adrese
-muhataba daha kolay ulaşmak adına- başvurulacağı şeklindeki ısrar ve zorunluluk yanında,
şayet bu yolun sonuçsuz kalması hâlinde gidilecek/tüketilecek olanın ise artık adres kayıt
sistemindeki adres (AKS) olduğu vurgulanmıştır. Bu adresin özelliği, (kim tarafından yapılırsa
yapılsın) bir adres araştırmasını mümkün ve gerekli kılmaması yanında ne yolla olursa olsun
haricen elde edilecek hiçbir adrese de geçerlilik tanımamasıdır. Bu sonucu doğuracak hiçbir
yorumun da artık geçerli görülmesi olası değildir.
Bilinen adrese çıkarılan tebliğin mercine iadesiyle birlikte artık tebliğe yarar/esas adres olarak
adres kayıt sistemindeki adres (AKS) esas alınarak buraya, normal usulde tebligat
çıkarılmasının kabulü mümkün değildir. Kanunun 10/2. maddesinin içerdiği varsayım özelinde,
adres kayıt sistemindeki adres, aksi iddia edilemez/bulunamaz/uygulanamaz bir nitelik
taşımaktadır. Şayet “normal” usulde çıkartılacak tebligatla Kanunun 21/1 ve Yönetmeliğin 30.
maddesine tabi bir tebliğ metodu ifade edilmek isteniyorsa bu metodun adres araştırmasını
içermemesi olası değildir. Oysa adres kayıt sistemi, başkaca hiçbir merci yahut kişinin yapacağı
adres araştırmasını gerekli görmediği gibi hukuken mümkün de değildir. Adres kayıt
sistemindeki adresin aksinin çürütülemez özelliği ve özellikle başkaca bir adres araştırmasına
hukuken imkân vermeyen yapısı, doğal olarak aynı adrese olağan usulde yani Kanunun 21/1.
maddesine göre bir tebliğin yapılmasına manidir…” (Yeşilova. B.: Karar İncelemesi. Ankara
Barosu Dergisi, 2014 S. 3, s. 72, 74, 87,92,105).
Özbay ve Yardımcı, “…Tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın
bildirdiği adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat
yapılamaması hâlinde, muhatabın Nüfus Hizmetleri Kanunu’na göre adres kavil sistemindeki
adresi bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır. O hâlde, adres kayıt
sistemindeki adresine bu şekilde çıkartılacak tebligatın Teb. K. m. 21/2 hükmüne göre
yapılabilmesinin bilinen en son adrese çıkartılacak ilk tebligatın iade edilmiş olmasına bağlı
olduğunu söyleyebiliriz…’’ (Özbay, İ./ Yardımcı, T. F..:Tebligal Hukuku. 2018. s. 86,87).
Ruhi, “…6099 sayılı Kanun değişikliği ile eklenen fıkrayla adres kayıt sistemindeki adrese
tebligat yapılması hâlinde izlenecek yöntem belirtilmiştir. Zira 10. maddede yapılan
değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt
sistemindeki adres esas alınacaktır. Böyle bir durumda, muhatabın adresi, adres kayıt
sisteminden temin edilmiş ise, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o adresten
ayrılmış olursa, tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi, 21. maddeye göre tebliğ işlemlerini
yapması gereklidir. Zira, adres kayıt sistemindeki adres nihai adres olarak kabul edilecektir.
Muhatap adresini değiştirmişse bu değişikliği belirli bir süre içinde ilgili mercilere bildirmek
zorundadır.
Tebligat evrakının üzerinde adresin adres kayıt sisteminden temin edildiği belirtiliyorsa, tebliğ
memuru belirtilen adrese gittiğinde muhatabın adresten ayrıldığını veya bu adreste hiç
oturmadığını öğrense fakat muhatabın yeni adresini tespit etse, bu yeni adrese sevk işlemi
yapılabilir mi? Adresin, adres kayıt sisteminden temin edildiği belirtilen durumlarda sevk
işlemi yapılamaz. Bu husus, 6099 sayılı Kanun değişikliği ile getirilmiş olan ilgili madde
gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Tebliğ memuru yanlışlıkla sevk işlemi yapmış ise, tebliğ
evrakı sevk işlemi yapan tebliğ memuruna iade edilir. Adres kayıt sisteminden temin edildiği
belirtilen tebligat evrakının üzerindeki adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası
gereğince tebliğ işlemi yapılır.
Adres kayıt sisteminden temin edilen adrese çıkarılan tebligatlarda tebliğ memuru, söz konusu
adrese gidecek, muhatap o adreste oturmakta ise, tebligatı muhataba veya muhatap adına
tebligatı kabul etmeye yetkili kişiye yapacaktır. Tebligat evrakının üzerinde(ki) adres kayıt
sisteminden temin edilen adrese gidilmeden doğrudan tebligat evrakının muhtara bırakılıp, 2
nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırılması doğru değildir…” (Ruhi. A. C.: Tebligat Hukuku,
Ankara 2013,8. B., s. 600, 601).
Konca, “…Uygulamada, tebligatın çıkartılmasını talep eden taraf, bilinen en son adresin
tebligata elverişli olmadığından bahisle, tebligatı çıkartacak merciden doğrudan Tebligat
Kanunu madde 21/2’ye göre tebligat yapılmasını talep etmektedir. Tebligatı çıkartılmasını talep
eden taraf, bilinen en son adresin tebligata elverişli olup olmadığını takdir edemez. Bunu takdir
edecek makam Kanunda açıkça belirtilmemiştir. Bilinen son adresin tebligata elverişli olup
olmadığına esas olarak tebligatı çıkaran merci (mahkeme, icra dairesi) karar verecektir. Ayrıca,
bilinen en son adrese tebligat yapılamaması hâlinde Tebligat Kanunu madde 21/2‘ye göre
tebligat yapılır (Teb. Yön. m. 16 (2)). Kısaca. Tebligat Kanunu madde 21/2‘nin tebliğ
imkânsızlığı durumunda uygulanması gerekir. Dolayısıyla ilk tebligatın Tebligat Kanunu
madde 21/2’ye göre yapılabilmesi ancak, bilinen son adresin tebligatı çıkartacak mercii
tarafından tebligata elverişli adres olarak kabul edilmemesi hâlinde mümkündür…” (Konca. N.
K.: Türk Hukukunda Tebligata İlişkin Güncel Sorunlar Ve Çözüm Önerileri. Ankara Barosu
Dergisi, 2014(114). s. 247, 248).
Peksöz, “…Muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılamadığında, adres kayıt
sistemindeki adres resmi tebligat adresi olarak kabul edilmektedir. Bu düzenleme ile gerçek
kişilerin adresinin tespit edilememesinden dolayı, tebliğin sürüncemede kalması, masraf ve
zaman kaybına yol açması engellenmeye çalışılmıştır. Adres kayıt sisteminden başka bir
araştırma yapılarak adres aranmaz. Bu adrese tebligatın yapılması, renkli bastırılan tebligat
zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek ve
bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilerek yapılır (Teb K. Yön. m. 16/2).
Adres kayıt sistemine göre düzenlenecek tebliğ zarfının açık mavi renkte olması gerekmektedir
(Teb. K. Yön. m. 79/2).. T (Peksöz, V.: Adres Değişikliği Hâlinde Tebligat, İÜHFM C. LXXIV,
S. 1,2016, s. 355).
Özbay, “…Önce yine bilinen (bildirilen) en son adrese tebligat yapılacaktır. Böylelikle,
muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânı açık
tutulmuştur. Burada olumlu bir sonuç alınmışsa, adres kayıt sistemindeki adrese tebligat
yapmaya gerek yoktur. Ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın
bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat
yapılamaması hâlinde, muhatabın 5490 sayılı Kanun’a göre adres kayıt sistemindeki adresi
bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacaktır…” (Özbay. İ.: 6099 Sayılı
Kanun Ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik Çerçevesinde Tebligat
Hukukundaki Son Değişiklikler. EÜHFD, C. XVI, S. 1-2 .2012. s. 136).
Duran, “…Bilinen en son adres ile adres kayıt sisteminde yer alan adresin farklı olması
durumunda, tebligat ilk önce bilinen en son adrese çıkarılacaktır. Maddeye göre öncelikle
bilinen en son adrese tebligat yapılacaktır. Muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres
biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Yani bu düzenleme ile terditli bir
tebligat süreci öngörülmektedir. Eğer tebligat yapılacak muhatap, adres kayıt sisteminde farklı
adres görünmesine rağmen, bilinen en son adreste oturmakta ise tebligat muhataba yapılacaktır.
Muhatap gösterilen adresten sürekli olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit
edilememişse tebligat evrakı, tebligatı çıkaran mercie geri gönderilir (Teb. Y. m. 30). Yeni
adresin tebliğ memurunca tespit edilememesi nedeniyle tebligat evrakı tebligatı çıkaran mercie
geri gönderildiğinde yani tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın
bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da tebligat yapılmaması
hâlinde, yani muhatap bilinen en son adresinde oturmuyorsa, taşınmışsa veya hiç oturmamışsa
muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan adresi bilinen son adresi olarak kabul edilir ve
tebligat buraya yapılır. Tebligatı çıkaran mercin veya posta memurunun adres kayıt sistemi
dışında ayrıca bir adres araştırması yapma yükümlülüğü yoktur.
Tebligat mazbatasına adresin muhatabın adres kayıt sisteminde yer alan adresi meşruhatına yer
verilerek çıkarılan ikinci tebligatta da, iki olasılık söz konusu olabilir. Eğer muhatabın adres
kayıt sisteminde yer alan adresi ile hâlen oturmakta olduğu adres aynı ise muhataba tebligat
yapılacaktır. Bu durum adres bilgilerinin güncelliğini zamanında takip eden vatandaşların
lehinedir. Eğer muhatap adres kayıt sisteminde yer alan adreste hiç oturmamış veya o adresten
sürekli olarak ayrılmış ise bu durumda Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi devreye girecektir.
Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç
oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi tebliğ memuru tebliğ olunacak
evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya
memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi
gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır, ihbarnamenin kapıya vapıştırıldığı tarih, tebliğ
tarihi sayılır (Teb. K. m. 21/2)…’* (Duran, S.: Adres Kayıt Sisteminin Tebligat Hukuku Üzerine
Etkileri, EÜHFD, C.VIII, S.2, 2013, s. 931- 933).
IV- GEREKÇE
İçtihadı birleştirmenin konusu; muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade
edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde;
adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat
Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olup olmadığı,
öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Bir tebliğ işleminin Tebligat Kanunu hükümlerine tabi olabilmesi için o tebliği çıkaran merciin
Tebligat Kanunu’nun 1. maddesinde sayılanlar arasında yer alması veya o tebliğ işlemi ile ilgili
Kanunda tebliğin, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağına dair bir düzenleme
bulunması gerekir. Aksi hâlde yapılacak tebliğde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanamaz.
Yargı mercileri tarafından yapılacak bütün tebligatlar Tebligat Kanunu’na. Tebligat Kanununun
Uygulanmasına Dair Yönetmeliğe ve Elektronik Tebligat Yönetmeliğine göre yapılır. 2004
sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 21. maddesinin 1. fıkrası ile 57. maddesinin 1. fıkrasında
açıkça icra tebliğlerinin Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiştir.
11.02.1950 tarihinde kabul edilen Tebligat Kanunu yıllar içinde ihtiyaçlara uygun olarak birçok
değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerden biri de 6099 sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılmış olup, anılan Kanun 19.01.2011
tarihli ve 27820 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. 6099 sayılı Kanun ile 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu’nda kabul edilen “adres kayıt sisteminin” Tebligat Kanunuma uyumu
sağlanmıştır. Adres kayıt sistemi gerçek kişiler için öngörülmüştür.
Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre;
tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Tebligat Kanunumda yazılı bilinen en son
adres kavramı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki yerleşim yeri kavramı ile aynı anlama
gelmemekte olup daha geniş içeriktedir. Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasına göre bilinen
en son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri
ya da mevcut belgeler esas alınır.
Muhatabın bilinen en son adresi, ya kendi başvurusu veya ilgililerin bildirmesi yahut mevcut
belgeler esas alınarak ya da soruşturma ile veya diğer herhangi bir şekilde belirlenmiş olabilir.
Bilinen en son adresi tebliğ muhatabı (kendisine tebligat yapılacak kişi) bildirmiş olabileceği
gibi diğer ilgili kimseler de (mesela davacı veya takibe girişen alacaklı) bildirebilir. Tebligatı
çıkaracak merci (mesela mahkeme veya icra dairesi) de soruşturma yaparak, muhatabın bilinen
en son adresini tespit edebilir (Muşul. s. 182.183). Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2 ve 3.
fıkrası birlikte ele alındığında bu konuda bir sıralamanın olduğu ve muhatabın söz konusu
bilinme hâlinin oluşumunda öncelikli ve üstün bir konumda bulunduğu sonucuna
ulaşılmaktadır. Eş deyişle muhataba iradesi hilafına, bir başka yerde/adreste, yine de muhataba
ait olduğunun ve hatta muhatabın da bildirdiği yerden daha çok orada bulunduğunun tespit
edilmiş olduğu gerekçesiyle tebligat yapılamaz. Zira anılan maddenin 3. fıkrası, bilinenin
dolayısıyla muhatapça bildirilenin/istenenin dışında, başka bir yerde/adreste yapılan her
tebligatın sonuçlanmasını, yine ve ancak muhatabın kabulüne bağlamıştır. Kazai merciler
bakımından bildirilen adresin aynı zamanda “bilinen” adres olup olmadığının denetlenmesi ve
bilinen adresin dışında başkaca bir adresin bildirildiği durumlarda ise -denetime elverişli olduğu
ölçüde- buna itibar edilmeyip öncelikle bilinen/muhatapça bildirilen adresin esas alınması
gerektiği açıktır (Yeşilova, s. 70,72). Dolayısı ile bilinen en son adresin tespitinde muhatabın
bildirdiği adres önceliklidir. Örneğin senede dayalı icra takibinde borçlunun senette yazılı
adresi, alacaklının takip talebinde borçluya atfen yazdığı adresten farklı ise ödeme emrinin
borçlunun senette yazılı bulunan adresine tebliğe çıkarılması gerekir. Muhatap bilinen son
adresini değiştirdiği ve yenisini bildirdiği takdirde bundan böyle bilinen son adres bu adres
olacaktır (Pekcanıtez, s. 510).
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2.
fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat
yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen
en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasının gerek lafzı gerekse gerekçesi hiçbir şüpheye
yer varmayacak düzeyde ve açıklıkta bilinen adres ile adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresinin farklı olması ihtimalini, durumunu esas almıştır (Yeşilova, s. 74,75.77). Kanun
koyucu bilinen en son adres ile mernis adresinin aynı olması hâlini ayrıca düzenlememiş ise de
bu durumla ilgili bir içtihat aykırılığı bulunmamaktadır. İçtihadı birleştirmenin konusu,
muhatabın bilinen en son adresi ile adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin farklı
olması durumuna ilişkindir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde;
daha önce, sağlıklı bir adres veri sistemi mevcut değilken. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri
Kanunu’yla günümüzde merkezî ve kapsamlı bir adres kayıt sisteminin oluşturulduğu, bu
sayede gerek Türkiye’de bulunan Türk vatandaşları ve yabancıların, gerekse yurt dışında
yaşayan Türk vatandaşlarının yerleşim yerlerinin kayıt altına alındığı, artık bir kişinin adresinin
bilinmemesinin, çok düşük bir ihtimal olarak karşımıza çıkacağı, bu sistemi düzenleyen 5490
sayılı Kanun’a göre, yürütülecek iş ve işlemlerde bu sistemdeki adresin esas alınacağının da
hükme bağlandığı, yani adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmenin hem fiilî hem de kanunî
bir zorunluluk olduğu, yapılan yeni düzenlemeyle öncelikle yine bilinen en son adrese tebligat
yapılacağı, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı çıkartan makamın bildirdiği adrese
tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın 5490 sayılı Kanun’a göre adres kayıt sistemindeki
adresinin, bilinen en son adresi olarak kabul edileceği ve tebligatın buraya yapılacağı
açıklanmış, değişiklik ile birlikte adres kayıt sistemi dışında başkaca adres araştırması
yapılmasının gerekmeyeceği, adres kayıt sistemindeki adresin son adres olarak kabul edildiği,
ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına
gerek bulunmadığı vurgulanmıştır,
Yasa değişikliği öncesinde gerçek kişilerin resmî herhangi bir adresine tebligat çıkarılıp bila
tebliğ dönmesi hâlinde Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ yapılabilmekteydi.
Gerçek kişilerin birden fazla resmî kurumda adresinin bulunması, adres değişikliğinin bu resmî
kurumlara bildirilmesinin zor olması nedeniyle eski adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine
göre çıkan tebligatlarla öğrenmede güçlük yaşanması, kanun koyucuyu bu konuda bir yasa
değişikliği yapmaya sevk etmiştir. Aynı zamanda 6099 sayılı Kanun ile Tebligat Kanunu’nun - maddesinde de değişiklik yapılmıştır. Gerçek kişinin adres kayıt sistemindeki adresi resmî
adresi olarak kabul edilmiştir.
Tebligatın muhatabın bilinen en son adresine yapılması ve böylece muhataba ulaşılması amaç
olmakla birlikte bu konudaki zorluklar dolayısı ile kanun koyucu bir varsayım olarak adres
kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresini bilinen en son adres olarak kabul etmiş ve kişilere
bir yükümlülük getirmiştir (Arslan, R./ Yılmaz, E./ Ayvaz. S. T./Hanağası. E.: Medeni Usul
Hukuku, Ankara 2020. s. 191; Yeşilova, s. 72). Varsayım Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin - fıkrasında düzenlendiği gibi muhatabın bilinen en son adresinin tebligata elverişli
olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde geçerlilik kazanacaktır. Burada
önce muhatabın bilinen en son adresine tebligat yapılmaya çalışılacaktır. Bu adrese tebligat
yapılamaz ise muhatabın mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre
tebligat yapılacaktır. Dolayısı ile bir kimsenin doğrudan doğruya mernis adresine tebligat
yapılması mümkün olmayıp, mernis adresine tebligat ikincil bir yol veya çare olarak kullanılır
(Arslan/ Yılmaz / Ayvaz/ Hanağası. s. 192).
Varsayım karinelerle birlikte ele alınıyorsa da varsayım, karine gibi doğrudan ispat konusu ile
ilgili bir kavram değildir. Varsayımlar birtakım kanuni belirlemelerdir. Varsayım bir kurucu
unsurun hukuki sonuçlarının başka bir unsur içinde doğru olup olmadığını araştırmaya ihtiyaç
duymaksızın aynen kabulüdür. Varsayımda bir olaya, kanun doğrudan bir sonuç bağlamaktadır
veya belirli bir olaya bağladığı sonucu diğer bir olay için de aynen kabul etmektedir.
Varsayımda, (a) olayı için belirlenmiş hukuksal sonucu (b) olayına da bağlayan ve bu hukuksal
sonuç açısından (b) olayını (a) olayına eşit gören bir hukuk kuralı söz konusudur. Varsayımda
vakıaların ispatları bakımından bir güçlük yoktur, ancak (a) vakıası için kabul edilen hukuki
sonuç, değişik hukuki düşüncelerle onunla eşit değerde kabul edilen (b) vakıasına da aynen
uygulamaktadır. İspat konusunda kesin kanuni karine ve varsayım etkileri ve ortaya çıkardığı
sonuçlar arasında çoğu zaman pratik farklılık yoktur. Ancak varsayım karineden farklı olarak
belirsiz bir vakıayla ilgili ispat sorununu çözmek için düzenlenmemiştir. Zira (a) vakıası da (b)
vakıası gibi bilinmektedir (Umar, B./ Yılmaz. E.: İsbat Yükü. İstanbul 1980. s. 169; Pekcanıtez,
s. 1668, 1669).
Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine,
19.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında: “Gösterilen adres muhatabın
adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli
olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar
heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve
tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına
yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer
almaktadır.
Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası da “Bilinen en son adresin tebligata elverişli
olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde
bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır,
ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre
renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir” hükmünü
içermektedir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun
gerekçesinde; 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan
tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma
yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı, muhatabın adresinin adres kayıt sisteminde
görülmek ve kaydedilmekle birlikte, kendisi o adreste hiç bulunmaz ya da sürekli şekilde o
adresten ayrılmış olursa tebliğ memurunun evrakı iade etmemesi ve 21. maddeye göre tebliğ
işlemlerini yapmasının gerektiği, adres kayıt sistemindeki adresin, nihaî adres olarak kabul
edildiği, adres kayıt sistemine çıkartılacak tebliğ evrakında, tebliğin “adres kayıt sistemi”ndeki
adrese çıkartıldığının açıkça belirtilerek, tebliğ memurunun yapacağı tebligatın bu çerçevede
bir tebligat olduğunu bilerek hareket edeceği, böyle bir durumda muhatabın adres kayıl
sistemindeki adresinde oturmamış olduğu veya sürekli olarak ayrıldığı tespit edildiğinde, tebliğ
memurunun tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut
zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim ederek tesellüm edenin adresini ihtiva
eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştıracağı, ihbarnamenin kapıya
yapıştırıldığı tarihin tebliğ tarihi sayılacağı, bu fıkrayla muhatabın gerçek adresini ilgili
mercilere bildirmemesi durumunda adres araştırması yapma zorunluluğunun ortadan
kaldırıldığı açıklanmıştır. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ve 21. maddesinin 2.
fıkrası ile Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası ve 79. maddesi; muhatabın bilinen en son
adresine tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın mernis adresine doğrudan Tebligat
Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat çıkarılmasını açıkça düzenlemektedir.
6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklere ilişkin madde gerekçelerinde de bu hususa işaret
edilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında aynı Kanunun 21. maddesinin 2.
fıkrasına bir gönderme bulunmadığından bahisle mernis adresine öncelikle normal tebligat
çıkarılması sonucuna varılması mümkün değildir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. fıkrasındaki
düzenlemelerle gerçek kişilerin adreslerinin tespit edilememesinden dolayı tebliğin
sürüncemede kalması, masraf ve zaman kaybına yol açması engellenmeye çalışılmıştır. Anılan
düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas
alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekmektedir. Muhataba daha kolay ulaşılabilecek
bir adres biliniyor ise önce oraya tebligat yapılması imkânı açık tutulmuştur. Bilinen adrese
tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis
adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat buraya yapılacaktır. Tebligat
Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasına göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek
çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16. maddesinin 2.
fıkrası uyarınca aynı Yönetmeliğin 79. maddesinin 2. fıkrasına göre açık mavi renkte bastırılan
tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu
belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat
yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt
sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten
sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat
yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını
gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta
memuru başkaca bir adres araştırması yapmayacaktır. Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2.
fıkrası uyarınca tebligatın ne şekilde yapılacağı Yönetmeliğin; 31. maddesinin 1. fıkrasının (c)
bendi ile 2. fıkrasında, 30. maddesinin ilk cümlesinde ve 79. maddesinde belirtilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebliğ de normal bir tebliğ
yoludur. Ancak Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan tebligattan
ayırmak amacıyla Kanunda yazılı diğer tebligat usulleri için normal tebligat ifadesi
kullanılmıştır. Adres kayıt sisteminde adresi olmayan muhataplar için olağanüstü tebliğ yolları
Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ veya 28. maddesine göre ilânen tebliğdir.
Yönetmeliğin “Tebliğ imkânsızlığı ve tebellüğden kaçınma ile adres kayıt sistemindeki adreste
bulunmama halinde yapılacak işlem” başlıklı 31. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde tebliğ
memurunun; muhatap, gösterilen adreste hiç oturmamış veya bu adresten sürekli olarak
ayrılmış olsa dahi tebligatın, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine bu
hususun meşruhat verilerek çıkarılması hâli gerçekleştiğinde tebliğ olunacak evrakı, o yerin
muhtar veya ihtiyar heyeti veya meclisi üyesinden birine ya da kolluk amir veya memuruna
imza karşılığında teslim edeceği, (2) numaralı örneğe uygun olarak düzenlenen ihbarnameyi
gösterilen adresteki kapıya yapıştıracağı belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise. 1.
fıkranın (c) bendi gereğince yapılacak tebligatlarda tebliğ memurunca Yönetmeliğin 30.
maddesine göre araştırma yapmayacağı düzenlenmiştir. Yönetmeliğin muhatabın adreste
bulunmaması, ölmesi veya adresinden sürekli olarak ayrılması hâlinde yapılacak işlemler
başlıklı 30. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere* açıklaması ile Tebligat
Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30.
maddesinde belirtilen adres araştırmasının yapılamayacağı ayrıca vurgulanarak pekiştirilmiştir.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinde 6099 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe ilişkin Kanun
gerekçesinde vurgulandığı üzere, bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmak aynı zamanda
belirli yükümlülükleri de içermektedir. Bir vatandaşın adresini doğru bir şekilde bildirmesi ve
kendisine ulaşılabilmesi önemlidir. Hiç kimse, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali
veya adresini belirsiz hâle getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemelidir. Hukuk
düzeni, kişinin açık ihmal veya kötü niyetini korumaz. Yeni adres kayıt sistemi sadece beyana
değil, aynı zamanda değişik bileşenlere göre adres tespiti ve doğrulaması yapmakta, kişinin
resmî işlemlere esas olacak yerleşim yeri adresi başta olmak üzere, ikincil ve diğer adreslerini
de kaydetmektedir. Tüm adres araştırmaları bu adres kayıt sistemi esas alınarak yapılmaktadır.
Bilinen adrese çıkarılan tebliğin merciine iadesiyle birlikte artık tebliğe yarar/esas adres olarak
adres kayıt sistemindeki adres (AKS) esas alınarak buraya, normal usulde tebligat
çıkarılmasının kabulü mümkün değildir. Kanunun 10/2. maddesinin içerdiği varsayım özelinde,
adres kayıt sistemindeki adres, aksi iddia edilemez/bulunamaz/uygulanamaz bir nitelik
taşımaktadır. Şayet “normal” usulde çıkartılacak tebligatla Kanunun 21/1 ve Yönetmeliğin 30.
maddesine tabi bir tebliğ metodu ifade edilmek isteniyorsa bu metodun adres araştırmasını
içermemesi olası değildir. Oysa adres kayıt sistemi, başkaca hiçbir merci yahut kişinin yapacağı
adres araştırmasını gerekli görmediği gibi hukuken mümkün de değildir. Adres kayıt
sistemindeki adresin aksinin çürütülemez özelliği ve özellikle başkaca bir adres araştırmasına
hukuken imkân vermeyen yapısı, doğal olarak aynı adrese olağan usulde yani Kanunun 21/1.
maddesine göre bir tebliğin yapılmasına manidir…” (Yeşilova, s. 87, 103).
Sonuç olarak; Tebligat Kanunu’nun lafzı ile 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat
Kanunu’nun 10 ve 21. maddelerinde yapılan değişikliklere ilişkin gerekçeler ve doktrindeki
görüşler birlikte değerlendirildiğinde; mernis adresinin resmî tebligat adresi olarak kabul
edildiği, mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrasında yazılı durumlarda
başkaca adres araştırması yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kanun koyucu
tarafından kabul edildiği, bu nedenle Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca
yapılacak tebligatlarda muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli ayrılmış olsa
dahi yeni adresi araştırılmaksam o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut
zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında tebligatın teslim edileceği, ihbarnamenin
gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılacağı düzenlenmiş olduğundan. Tebligat Kanunu
ve Yönetmelik hükümlerine göre iki aşamalı bir tebliğ usulü benimsendiği anlaşılmaktadır.
Birinci aşamada; muhatabın bilinen en son adresine çıkarılan tebligatın tebliğ edilemeden iade
edilmesi üzerine ikinci aşama olarak; tebliği çıkaran merci tarafından çıkarılacak tebligat zarfı
üzerine ‘’mernis adresi” şerhi ile birlikle tebligatın Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2.
fıkrası uyarınca yapılacağına dair şerhin yazılması, tebliğ memurunun muhatabın mernis
adresine başkaca bir adres araştırması yapmadan doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21.
maddesinin 2. fıkrasına göre tebligatı yapması gerekir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında,
uygulamada tebliğ yapılmasını isteyen tarafın, muhatabın bilinen en son adresi yerine kötü
niyetle muhatabın adresini yanlış, ilgisiz adres bildirilmesi ve tebligatın yapılamadan iade
edilmesinden sonra ‘Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ yapılması
hâlinde muhatabın tebligattan haberdar olamayacağı ve dolayısı ile hukuki dinlenilme hakkının
ihlal edileceği hususu tartışma ve değerlendirme konusu olmuştur.
Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ yapılması şartı öncelikle bilinen
en son adrese tebligatın çıkarılması ve tebligatın yapılamadan iade edilmesidir. Şayet bu adres
muhatabın bilinen en son adresi değil ise tebliği çıkaran merci (mahkemeler veya icra dairesi)
bu konudaki denetim yetkisini yapmadan anılan maddeye göre Yönetmeliğin 79. maddesinin - fıkrası uyarınca açık mavi zarfla tebligat çıkartmış ise yapılan tebliğ işlemi geçersiz olacaktır.
Çünkü Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tebliğ yapılabilme şartı olan
öncelikle bilinen en son adrese gönderilmiş bir tebligat yoktur. Bu hâlde tebligat icra dairesince
yapılmış ise bu tebligat şikâyet yolu ile icra mahkemesince iptal edilebilir. Mahkemece
yargılamanın çeşitli aşamalarında taraflara tebligat yapılmaktadır. Tebligat geçersiz olarak
yapılmış ise süreler işlemeye başlamaz. Mahkemenin yeniden tarafa usulüne uygun tebligat
çıkarması gerekir. Davanın geçersiz tebligatlarla görüşülüp sonuçlandırılması hâlinde bu husus
temyiz incelemesinde bozma sebebi yapılabilir. Bu nedenle tebliğ isteyen tarafın muhatabın
bilinen en son adresi olarak gösterdiği adresin doğruluğu Yönetmeliğin 16. maddesinin 2.
fıkrasına göre tebliği çıkaracak merciin denetimine tabi olup, kötü niyetle yanlış adres
göstermek suretiyle Tebligat Kanununun 21. maddesinin 2, fıkrasının uygulanması hâlinde
belirten yasal çarelere başvurulabilir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mernis
adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılması şerhini içeren
tebligatlarda uygulamada bir kısım posta memurlarının gösterilen adrese gidip kapıyı çalmadan
tebligatı doğrudan ilgili mahalle muhtarına bıraktığı, bu nedenle muhatapların tebligattan haberi
olmadığı hususu tartışma ve değerlendirme konusu olmuştur.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılacak
tebligatlarda posta memurunun tebligat zarfında gösterilen mernis adresindeki kapıyı çalmadan
tebligat evrakını muhtara bırakarak ihbarnameyi kapıya yapıştıracağı yönünde Kanun ve
Yönetmelikte bir düzenleme bulunmamaktadır. Belirtilen maddenin başlığı “…tebliğ
imkansızlığı ve tebellüğden imtina…” şeklinde olup, posta memuru gösterilen adresteki kapıya
gitmeden tebliğ imkânsızlığını saptayamaz. Yine Yönetmeliğin 31. maddesinin başlığı “…adres
kayıt sistemindeki adreste bulunamama halinde yapılacak işlem…” şeklinde olup, posta
memurunun adres kayıt sistemindeki adrese gideceği ve muhatabın gösterilen adreste hiç
oturmamış veya sürekli olarak ayrılmış olması hâlinde aynı maddenin 2. fıkrasına göre işlem
yapması gerektiği konusunda kuşku bulunmamaktadır. Nitekim bu husus Tebligat Kanunu’nun - maddesinin 2. fıkrası ile ilgili değişikliğe ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde de
belirtilmiştir. Bu nedenle yasal düzenlemelere aykırı olarak Tebligat Kanunu’nun 21.
maddesinin 2. fıkrasına göre yapılması şerhini içeren tebligatlarda uygulamada bir kısım posta
memurlarının tebligat zarfında gösterilen adrese gidip kapıyı çalmadan tebligatı doğrudan ilgili
mahalle muhtarına bıraktıkları gerekçesiyle muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresine öncelikle normal bir tebligat çıkartılması suretiyle üç aşamalı tebligat yönteminin
uygulanması gerektiği görüşü usul ve yasaya aykırıdır.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında tartışılan
konulardan bir diğeri ise muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın (bila) tebliğ edilemeden
iadesi durumunda adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkının gereği olarak Tebligat
Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğden önce mernis adresine normal yoldan
tebligat çıkarılması suretiyle bilgilendirme hakkının sağlanması gerektiği hususudur.
Kanun ve Yönetmeliğin amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile
ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hâl böyle olunca,
Kanun ve Yönetmelik hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.
Tebligat Kanunu ile Yönetmelikte öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru
tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla
belgelendirilmiş sayılmaz. Kanun ve Yönetmelikte yer almayan bir usulle de tebligat
yapılamaz. Nitekim, Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve
belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı yerleşik yargısal içtihatlarda da açıkça
vurgulanmıştır. Kanunda belirtilen usulle tebligat yapılması hukuki dinlenilme hakkının da bir
gereğidir.
Önemle belirtmek gerekir ki hukuki dinlenilme hakkı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun
biçimde haber vermeyi gerektirir. Tebliğ ile kendisine tebligat yapılan kimse açılan davadan
zamanında ve tam olarak, eksiksiz haberdar olmalıdır. Eğer tebligat yasaya aykırı yapılmışsa,
hukuki dinlenilme hakkı ihlâl edilmiştir. Açılmış olan dava ve bu davada ileri sürülen iddia ve
savunmalar hakkında bilgi verme genel olarak tebligat biçiminde yapıldığından ilgililerin
adreslerinin bilinmesi ve tebligatın ilgilinin doğru adresine yapılmasının çok büyük önemi
vardır. Tebligat ilgilinin bilinen en son adresine yapılacaktır (Tebligat K. m. 10). Kendisine
usulüne uygun tebligat yapıldıktan sonra ilgili adresini değiştirirse, yeni adresini tebligat
yaptırmış olan mercie bildirmelidir. Bundan sonraki tebligatlar bu yeni adrese yapılacaktır.
Aksi takdirde, yeni adresi tebliğ memuru tarafından da belirlenemez ise. bu tebligatın nasıl
yapılacağı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinde gösterilmiştir. Bu işlemlerin eksik yapılmış
olması da tebligatın usulüne uygun yapılmaması ve dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkının
ihlâli sonucunu doğuracaktır. Ancak usulsüz tebliğe rağmen ilgili tebligattan haberdar olmuşsa,
bu durumda hukuki dinlenilme hakkının ihlâli de söz konusu olmayacaktır. Tebligat
Kanunu’nun 28. maddesine göre, adresi meçhul olanlara tebligat ilânen yapılır. Adresi
bilinemeyen ve tüm araştırmalara rağmen bulunamayan kişilere karşı son çare olarak ilânen
tebligat yapılır. Tebligat Kanunumdaki koşullara uygun olması şartıyla, ilânen tebligat hukuki
dinlenilme hakkının bir ihlâli değildir (Pekcanıtez. H.: Hukuki Dinlenilme Hakkı, Prof. Dr.
Seyfullah Edis’e Armağan, İzmir 2000. s. 770,771). Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere
muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki
yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde: adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan
tebligat çıkarılması Tebligat Kanunu ile Yönetmelikteki koşullara uygun olduğundan hukuki
dinlenilme hakkının bir ihlâli değildir.
Muhatap yönünden kayıtlı adrese bağlanan olumsuz sonuçlardan kurtulmanın yolu. 5490 sayılı
Kanun’un 49 ve 50. maddelerinde gösterilmiştir (Yeşilova, s, 105). Muhatap adresini
değiştirmiş ise bu değişikliği belirli bir süre içinde ilgili mercilere bildirmek zorundadır.
Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. fıkrasına göre yapılan
tebligatlarda hukuki dinlenilme hakkının sağlanması bakımından haklı mazeret var ise
HMK’nın 95. maddesinde eski hâle getirme ve İİK’nın 65. maddesinde gecikmiş itiraz yolu
bulunmaktadır.
Tebligat Kanunu’nun 16/1, 17/1, 18/1, 20 ve 21/1. maddeleri uyarınca yapılan tebligatlarda,
muhataba bizzat tebliğ yapılmadan hukuken tebliğ yapıldığı durumlarda da her zaman
muhatabın tebligattan haberdar olmama olasılığı vardır. Tebligatın muhataba değil de muhatap
yerine kanunen yetkilendirilen/görevlendirilen kimselere elden tebliğ edildiği hâllerde
tebligatın aynı anda muhataba yapıldığı varsayılmıştır (Yeşilova, s. 69). Hukuken tebliğ yapılan
hâllere Tebligat Kanunu’nun 28 ve 35. maddeleri de örnek gösterilebilir.
Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını da
bünyesinde bulunduran, kapsam itibarıyla ondan daha geniş bir içeriğe sahip hak
konumundadır. Adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkının yanı sıra, kanunî, bağımsız
ve tarafsız bir mahkeme önünde, alenî olarak, makul bir sürede yargılanmayı içerir. Adil
yargılanma hakkı eşitlik temeline dayalı, davanın her iki taralına da ait bir hak niteliğindedir.
Adil yargılanmanın gerçekleştirilebilmesi için sadece hukukî dinlenilme hakkının tanınmış
olması yetmez; ayrıca bu hakkın taraflara eşitlik temeline dayalı olarak kullandırılmasının
sağlanması da şarttır. Bunun sağlanabilmesinin aracı ise silahların eşitliği ilkesidir (Tanrıver.
S.: Hukuk Yargısı (Medeni Yargı) Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı, TBB Dergisi, 2004 S.
53, s. 192,209,210). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkını düzenleyen - maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde belirtilen silahların eşitliği ilkesi, mahkeme önünde
sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu
dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi,
davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her
iki tarafın deliller de dâhil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir
olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların
usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da
önemlidir. Bu bağlamda makul sürede yargılanma hakkı her iki tarafa ait bir hak olup,
muhatabın hukuki dinlenilme hakkının temini için Kanun ve Yönetmelikle öngörülmeyen
şekilde tebligat yapılmaya çalışılması karşı tarafın makul sürede yargılanma hakkını ihlal
etmekte ve muhataba yapılması geciken tebligat işlemi, karşı tarafın hak kaybına yol
açabilmektedir. 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde de özellikle adil yargılamadaki makul
süre unsurunun gerçekleşmesine önemli katkı sağlanacağı, diğer yandan da tebligatın güvenli
bir adrese yapılması imkânının doğacağı vurgulanmıştır.
Adil yargılanma hakkı ve hukuki dinlenilme hakkı gerekçe gösterilerek Tebligat Kanunu’nun - maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılmasının bir koşulu olarak mernis adresine normal
tebligat gönderilmesi gerektiği görüşü. Kanunda belirtilmeyen bir şekilde tebligat yapılması
sonucunu doğurur. Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası, 30. maddesinin 1. fıkrası, 31.
maddesinin 1. fıkrasının (c) bendi 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve Tebligat
Kanunu’nun 10 ve 21. maddeleri ilgili değişikliklere ilişkin 6099 sayılı Kanun gerekçesinde
mernis adresinin bilinen en son adres olarak belirtilip bu nedenle başkaca adres araştırması
yapılamayacağı emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuşken, muhatabın bilinen adresine
çıkarılan tebligatın (bila) tebliğ edilemeden iadesi durumunda mernis adresine önce normal
tebligat çıkarılması, Yönetmeliğin 30. maddesine göre tebliğ memurunun adres araştırması
yapması ve tespit edilen başka adresine tebliğ evrakının gönderilmesi sonucunu doğurur ki bu
durum Kanunun açık hükmüne aykırıdır. Adres kayıt sistemindeki adresi kabul etmek hem fiilî
hem de kanunî bir zorunluluktur. Kanunda belirtilen mernis adresinin Tebligat Kanunu’nun 10.
maddesinin 2. fıkrası ile 21. maddesinin 2. fıkrasına göre muhatabın bilinen en son adres olduğu
varsayımı hiçbir gerekçe ile çürütülmemeli ve Kanundaki varsayıma her durumda üstünlük
tanınmalıdır. Tebligat Kanunu’nda değişiklik yapan 6099 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde
de kanuni düzenlemelerin yapılmasında adil yargılanma hakkı ve onun devamı niteliğindeki
hukuki dinlenilme hakkı ile yargılamanın makul sürede bitirilmesi arasındaki hassas dengenin
gözetildiği vurgulanmıştır. Bu nedenlerle hukuki dinlenilme hakkının makul sürede yargılanma
hakkına göre daha üstün olduğundan bahisle muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın
(bila) tebliğ edilemeden iadesi durumunda Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına
göre tebliğden önce mernis adresine normal yoldan tebligat çıkarılması kanun koyucunun
iradesine aykırıdır. Aksinin kabulü kanun koyucunun Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin 2.
fıkrasında öngördüğü adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresinin muhatabın bilinen
en son adresi olduğu varsayımının içtihat yolu ile aşılması anlamına gelir.
Hâl böyle olunca muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres
kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde; adres kayıt
sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis adresi” şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2.
maddesi uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğu, öncelikle bu adrese normal
bir tebligat çıkartılmasının gerekmediği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
V- SONUÇ
Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki
yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması hâlinde: adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri
adresine “Mernis adresi’’ şerhi verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca doğrudan
tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının
gerekmediğine dair. 20.11.2020 tarihinde yapılan üçüncü görüşmede oy çokluğu ile karar
verilmiştir.